Gardrobumda ki dansçı

     Gün içerisinde an gelir konuşmayız, an gelir bir şeyler tatmayız, an gelir bir şeyleri koklamayız. Yalnız, hareketsiz kalacağımız bir an düşünemiyorum. Kalbimizin atması bile bir hareket sağlıyor vücudumuzda. Bu hareketleri bir bütün olarak ele alıp, fonda da bir müzik düşlediğimizde dansı oluşturuyoruz. Öyleyse dans, günlük yaşantımızın bir parçası haline dönüşüyor. Dans bazılarımız için bir yaşam biçimi olduğundan bu yaşam biçimi kıyafetlere de yansıyor ve  moda burada da devreye giriyor. Haydi o zaman, dans türlerinin günümüze gelişine ve kıyafetlerimize nasıl yansıdığına bir bakalım.

    Dans, ilkel toplumlardan günümüze bir ifade şekli olarak geliyor. Dansı savaş dansları, dini danslar, tiyatro dansları ve eğlence dansları diye ayırabiliriz. Okuduğum bir yazıda, arkeologların yaptığı araştırmalar sonucunda 9000 yıllık Bhimbetka kaya sığınakları ve MÖ 3300 den kalan Mısır mezarlarında dansın izlerine rastladığı bilgisi veriliyor. Dansın varoluşumuzdan bu yana bizimle olduğunu söyleyebiliriz. İnsanları bırakalım, doğaya göz attığımızda ki o ahenk bile ritmik dalgalanmaları bize gösteriyor.
Bhimbetka Kayalarından bir görüntü

     İlkel toplumların hastalıkları iyileştirmek, ürün elde edebilmek için büyü dansları yapmaları, Avusturya yerlilerinın, günümüzde bile doğumlarda, ergenliklerde, evlilik kutlamalarında ve cenaze törenlerinde dans etmeleri, Japon kültüründe ki geyşalar, Eski Yunan'da asker eğitimlerinin, Osmanlı'da mehter takımının temelinin ritmik düzenli hareketlere dayanması hepsi dansın ne kadar da yaşamımızın bir parçası haline dönüştüğünün göstergesi. Peki tüm bunların yanısıra dinlerde de dansa rastlamıyor muyuz? Çok tanrılı dinlerde, bir ibadet anlayışıyken dans, tek tanrılı dinlere geçildiğinde de yerini korumaya devam etti. Paskalya sırasında genç erkeklerin mihrabın önüne gelerek tanrıya olan bağlılıklarını yerine getirmesi, şaman ayinlerinde tanrıyla olan iletişİmde dansın aracı olması, islamiyette yasak olan dansın tasavvufla birlikte sema gösterilerinde yer alması, hindistanda tanrının hizmetçileri denilen devadislerin tanrıyla iletişim kurmalarında yine dansın izlerine rastlıyoruz. 

     Geyşa demişken, şaşırdığım bir bilgiyi paylaşayım, 1700'lerin ortalarında ortaya çıkan geyşalık ilk olarak erkek dansçılar tarafından gerçekleştiriliyormuş zamanla erkeklerin yerini kadınlar almışlar.

     Evet dansın geçmişine bir göz attıktan sonra, artık gardorubumuzda ki ritmik duygulara bakalım.

     Son yıllarda popüler olan salsa kurslarının ilanlarına rastlamışsınızdır bir çoğunuz. Hatta hayatının bir döneminde salsa dersi almış veya bir arkadaşınızın dans gecesine gitmesine şahit olmuşsunuzdur. "Bu akşam gece var, ne giymeliyim?" diye başlayan cümleler. Geceler, gösteriler için alınan ayrı kıyafetler. Tabi bunun için uğraşırken gündelik yaşam için alacaklar atlanıyor. O zaman bu işi biraz kolaylaştıralım ve yaşam şekli haline gelmiş olan bu hali gardrobunuza taşıyalım. Bir salsacının gecelerde en sevdiği şey hareketli parçalardır, gösterilerin vazgeçilmezi ise otrişler, taşlar. O zaman alışveriş listemize, hareketli etekleri, taşlı bluzları, uçuşan elbiseleri ekleyebiliriz. Bir elbise ile kot ceket giyerek önce dışarı, oradan da geceye gitmemiz mümkün. Veya otriş bir etek üstü bir gömlek giyerek önce yemeğe gidebiliriz. 
Zara- Mango- Nelly
    
     İçimizde ki asiliğe ortaya koyan Punkçılardan mısınız yoksa? Punk dans zaten yanında modasıyla gelmiş bir akımdır. 1960' ların Amerikası'nda heavy metale isyan olarak doğan punkçıların vazgeçilmezi deriler, zincirler ve zımbalar. Son yıllarda her yerde her üründe görebileceğimiz detaylar bunlar. İçimizde ki ounk ruhu uyandırmak çok kolay. Bazen bir gece elbisesi altına giydiğimiz zımbalı topuklu ayakkabı ile bunu yakalayabiliriz.
Witchery- Valentino- Zara- Alexander McQueen



     Tutkunun dansı olarak bilinen Tango gibi sade, etkileyici ve şık olanlardan mısınız? Tango bizim bildiğimiz o aşkın dansı olarak doğmamıştır aslında. Tangonun tarihsel sürecine baktığımızda kölelerin isyanlarını anlatan bir dans olarak ortaya çıkıyor ve tam olarak geçmişi bilinmiyor. Bir rivayete göre ise, ilk olarak erkek erkeğe yapılan bir dansmış. Bu bilgiden sonra gelelim dolabımız için seçimlere. Belki bir dansçısınız, belki de tango kadar net bir duruşunuz var. İşte bunun için en iyi önerim, clean cut kıyafetler, kalem etekler, yırtmaçlı etek veya elbiseler tam da sizin için. Tabi tango diyince akla ilk gelen renk kırmızıyı da kullanabiliriz. Ama bence, kıyafet yerine kadifemsi görünüşü olan bir ruju tercih edin. Görüntünüzü ağzınızdan çıkanlarla etkileyerek tamamlayın.
Mango- Dior- Alexander Wang

     Ve son olarak geçen seneden beri hızla yükselişe geçen sağlıklı yaşam dansı Zumba'ya bir gözatalım. Aslında son yıllarda sağlıklı yaşam, organik gıdalar gündemden düşmüyor. Önceleri pilatesle başlayan bu yolculuk  yerini yoğun tempo ve yüksek kalori yakılan zumbaya verdi. Spor ve dansı bir arada içeren bir aktivite Zumba. Bazılarımız belki de duymadı ama 5 sene içinde oldukça patlayacağa benziyor. Zumbacıların dünyasında ise kesikli kıyafetler, yarım bodyler, fosforlu renkler, ferpa kumaşlar hakim.Onlar içinde enerjisi tükenmeyen, neşe dolu insanlar. O halde gardobumuzun bu renkli parçalarına bir göz atalım.
Mango- River Island- Stella Mccartney- Zara



    Belki de anne karnında başlamışızdır dansa, tekmelediğmiz anlar belki de kareografinin birer parçasıydı ne dersiniz? 
     Hayatınızın ritmini yakalamanız dileğiyle. ;)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder